21.yy Batı/Doğu ve İlerleme Üzerine
Günümüzde dünyanın küresel ağırlık merkezinin Batı’dan Doğu’ya doğru kaydığı Batı medeniyetinin 16.yy’dan sonra dünya üzerinde kurduğu hâkimiyetin sonuna gelindiği tartışılmaktadır. ABD’de önce Charles Kupchan sonra Zbigniew Brzezinski ve en son olarak Robert Kagan gibi stratejistler son kitaplarında özelde ABD’nin ama genelde Batı’nın dünya üzerindeki hâkimiyetini kaybetmek üzere olduğunu kabul etmekle birlikte gelecek için Asya’nın merkezde olduğu bir dünya öngörmektedirler. İçinde bulunduğumuz bu geçiş döneminde Batı’nın gücünü kaybettiği bir dünya şekillenmekteyken özellikle Rönesans ve Reform ile başlayan Sanayi devrimi sonucunda gelişen doğayı, insanı tanımak ve kontrol etmek böylece insanı merkeze koyarken doğayı ikinci plana atmak hatta onu yok etme seviyesine getirilen bir süreç yaşanmaktadır. Öyle ki “gelişme” “kalkınma” “ilerleme” gibi kelimelerle ismi en çok telaffuz edilen ülkeler, gelişmektedir ama dünyanın en kirli şehirlerine sahiptirler, kalkınmaktadır ama dünyanın en kirli havası bu ülkelerde bulunmaktadır, ilerlemektedirler ama bu ülkelerde su kirliliği insan hayatını tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır. Bu “gelişme” “kalkınma” “ilerleme” tutkusu temelde insan-doğa ilişkisinin tezatlarını içerirken, ülkelerin insan refahını hiçe sayan çevresel, iklimsel, sosyo-ekonomik, tarımsal, demografik tehditlere karşı işbirliği yaparak küresel bir cevap verme olanağını da ortadan kaldırmaktadır. Bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerden özellikle de Çin ve Hindistan gibi kalabalık nüfuslu ülkelerin incelenmesi gerekmektedir. Bu ülkelerin dış politikası, iç gündemi, askeri ve teknolojik yapılanması dikkatle takip edilmelidir. Önümüzdeki yazılarda bunlar üzerinde duracağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder