7 Eylül 2012 Cuma


Aşkın Sıradanlığı Üzerine

Giriş

Almanya doğumlu Yahudi yazar, Savyon Liebrecht'in yazdığı gerçek bir aşk hikâyesinin konu alındığı “Aşkın Sıradanlığı” isimli oyun Martin Heidegger ile Hannah Arendt’in ilişkilerini felsefe, siyaset ve romantizm boyutlarıyla düşünmemize yardımcı olmaktadır.
Henüz on sekiz yaşında genç bir Alman Yahudi’si olan Hannah Arendt‘in Martin Heidegger ile olan ilişkisi 1924 yılında Magdeburg Üniversitesi felsefe bölümünde başlamıştır. Hannah için gençlik yıllarında dünya henüz belirsizlikler ve muammalarla dolu bir yerdir. Bu muammalardan biri de, kafasını hep karıştıran Yahudi kimliğiydi ancak ailesinin Yahudiliğe bakışı aşırı laikti. Arendt henüz 7 yaşındayken hem babasını hem de dedesini kaybetmişti. Bu nedenle çocukluğundan beri kendini kayıp, kimsesiz ve korumasız hissediyor; ancak her zaman cesur bir görünüm sergilemeye de özen gösteriyordu.
Arendt ile tanıştığında otuz beş yaşında olan Heidegger, önceleri teolojiyle ilgi duymuş uzun süre Cizvit manastırında kalmış ardından varlık felsefesiyle ilgilenmişti. Henüz profesör olmuş olan Heidegger, felsefe dünyasında bomba etkisi yaratacak “Varlık ve Zaman” adlı eseri üzerine çalışıyordu. Heidegger ile Arendt 1924 yılından başlayarak Arendt’in yaşamını yitirdiği 1975 yılına kadar görüşmüş hem romantik bir aşk, hem bir dostluk, hem öğrenci-öğretmen, hem de koruyan-korunan ilişkisi kurmuşlardı.
Bu iki büyük düşünürün izinde, iki perdelik “Aşkın Sıradanlığı” oyunu Hannah Arendt’in Eichmann Davasını ele aldığı “Kötülüğün Sıradanlığı” kitabına hem bir gönderme niteliği taşımaktadır. Hem de 1933’ten itibaren Nazi Almanya’sının yükselişine ve çöküşüne tanıklık ederek, felsefe ve insan ilişkilerine dair “aşk” “kötülük” “körü körüne” lik “özne-nesne ilişkisi” “asimetrik ilişki” üzerine düşünmemizi sağlamaktadır.

Birinci Perdeye Bakış

Oyun Kasım 1975’te başlar. Hannah Arendt yeni kalp krizi geçirmiştir. Yorgundur, dinlenmesi gerekmektedir. Doktorun yasaklamasına rağmen sigaradan vazgeçememiştir.  Bir taraftan İsrailli genç öğrenciyi beklemektedir bu önemlidir çünkü röportajı İsrail’de onun “Eichmann Kudüs'te” kitabına uygulanan boykotun kaldırılması için bir fırsat olarak görmektedir. İsraillilerin soykırım nedeniyle suçladıkları Eichmann, Arendt’e göre, sadece bir yarbaydı, ne yaptığını, sonuçlarının ne olacağını fark edememişti. Arendt, Kötülüğün kaynağını bireyde değil totaliter rejimde arıyordu. Bu görüşlerini İsraillilerle paylaşmak istiyordu.
Röportaj öncesi tek bildiği şey ise Martin Heidegger ile ilgili konuşmak istemediğidir. “Kalbimi sınayacak değilim” sözünün ardından Hannah 1924 yılını hatırlar, korudaki patikaya bisikletle gitmektedir. Oyunda Kasım 1975 yılından Kasım 1924 yılına “döner sahne” kullanılarak geçiş yapılır. Döner sahne kullanımı dramaturjik açıdan mekânı işlevsel kılsa da sahnenin yavaş dönmesi birbirine bağlı cümleler arasında kopukluk yaratması olumsuz bir özellik olarak yansımaktadır. Bu geçişler esnasında yaşlı Hannah, genç Hannah ile üç kez bağlantı kurar, birinde bir çay fincanı uzatır diğerinde bir mektup verir ve en son sahnede genç ve yaşlı Hannah birlikte sigara içerler. Sahnelemede “pencere” önemli bir motif olarak kullanılmıştır.  Bir taraftan dekor olarak kullanılmış diğer yandan Arendt’in dünyasından olayların nasıl algılandığını göstermiştir. Ancak Arendt’i oynayan oyuncunun performansı bekleneni verememekte sürekli repliklerini hatırlamaya çalıştığı görüntüsünü vermekte bu da iletisini Arendt üzerinden kuran oyunu zayıf düşürmektedir. Oyuna döndüğümüzde sahnede, genç Hannah’nın arkadaşı Rafael’e ait kulübeyi öğretmeni Heidegger ziyaret edecektir. Rafael, Heidegger ile Hannah arasındaki yakınlaşmanın farkındadır. Rafael’e göre Profesör ’un gözü Hannah’dan başkasını görmemektedir. Kulübeye de sırf onu görmek için gelmiştir. Sadece Heidegger değil, Rafael’de Hannah’ya ilgi duymaktadır, ona “aşkım” şeklinde hitap etmekte ondan karşılık beklemektedir ancak bu sırada Hannah ile Heidegger’in “aşk” ı alevlenmektedir. Heidegger’in sorularının merkezi Rafael ile Hannah’nın ilişkisinin boyutu üzerinedir.  Hannah’nın Rafael ile  “İyi arkadaşız” sözü Heidegger’i cesaretlendirir. Bu sahnede karşımıza çıkan “çekiç imgesi” Heidegger’in “Varlık ve Zaman” kitabında özne-nesne ilişkisini anlatmakta kullanılmaktadır. Buna göre bir nesne olan çekiç tek başına bir işe yaramamakta anlam kazanabilmesi için bir özneye mesela bir çiviye ihtiyaç duymaktadır. Oyunda iki kez kullanılan “çekiç imgesi”  Heidegger’in Nazi ideolojisinin öznesine Arendt’in ise Heidegger için “aşk”ın nesnesine dönüşmesini yankılamaktadır.
Oyunda yeniden Kasım 1975’e dönülür.  İsrailli öğrenci Michael Ben-Shaked, Hannah ile röportaj yapmak üzere gelir. Hannah onu tanır gibi olur, zihni karışmıştır, şüphelenmiştir. Ona Mossad ajanı olup olmadığını sorar. Michael ona otuz yaşında olduğunu, felsefe doktorası yaptığını söyler, kusursuz İngilizcesini de İngiltere’de lise eğitimine borçludur. Hannah evli olup olmadığını sorduğunda bir aylık bir erkek çocuğunun olduğunu isminin Rafi olduğunu söyler. Tahmin edileceği üzere Rafael isminin kısaltmasıdır bu ve daha sonra babasının ismini verdiği anlaşılacaktır. Michael, Barbara Tuchman’ın, Heidegger’in durumuyla Eichmann’ın durumunu karşılaştırmasını dile getirir. Hannah’nın Heidegger’e olan “körü körüne” bağlılığını sorgular. Bu sorgulamanın sadece Michael tarafından yapıldığını söyleyemeyiz, tartışma bugün de devam etmektedir. Buna göre, Heidegger bir Nazi’dir, kendi isteğiyle Nazilere katılmıştır, Yahudi kökeni vurgulanan Arendt ise Heidegger ile ilişkisini sürdürmüş, onu her daim korumuştur. Buradan bakıldığında Michael sanki bu görüşün temsilcisi gibi görünmektedir. The Washington Post yazarı Richard Cohen bu konuda benzer görüş öne sürer: “Arendt'in gözü Heidegger aşkı ile kör olmuştu, öyle ki onu aklamak için, onun kötülüğünü ve yanlışlarını örtebilmek için “Kötülüğün Sıradanlığı” kavramını ortaya attı.”[1]
Tartışmanın ardından oyunda sahne bir kere daha döner. Hannah yine uzaklara dalmıştır. İki zaman dilimi arasında bağlantı burada ilk kez kurulur, Heidegger’in çay istediği sahnede yaşlı Hannah, Kasım 1975’ten Kasım 1924’e genç Hannah’ya aradığı fincanı pencereden uzatır. Bu sahneden itibaren Heidegger ile Hannah arasındaki ilişki öğrenci-öğretmen ilişkisinin bir adım ötesindedir. Bundan sonra mektuplaşmaya başlarlar. Tekrar Kasım 1975’e gelinir ve Michael ile Hannah tartışmaya girerler. Michael’ın Heidegger ‘i Eichman gibi Nazi olarak nitelendirmesine karşı çıkar, ona göre o dahi, parlak bir düşünürdür ve Nazilere hizmet etmemiş ama onlar tarafından sömürülmüştür.
Ropörtaj öncesinde 16 Kasım 1975 tarihli mektup gelir bu mektubu alan Hannah heyecanlanır zira Heidegger’den gelmiştir. Heidegger ondan “Varlık ve Zaman” eserinin Amerika’da yayınlanması için alıcı bulmasını istemektedir. Mektubun sonu yıllar geçse de aynı şekilde noktalanır “Senin M.” Yaşlı Hannah yine aynı şekilde sonlanan 14 Şubat 1925 tarihli mektubun geldiği zamanı hatırlar. Rafael, Hamursuz Bayramı için yola çıkacaktır. Hannah ise Martin ile buluşacaktır, üzerine çok şık bir kıyafet giymiştir ve tavşan pişirmektedir. Tavşan, Yahudi inancına göre koşer değildir yani yenilmesi yasaktır. Bu buluşmada Hannah ilk defa sigara tüttürecektir. Sigara kullanımı Arendt’in bu alışkanlığının ne zaman başladığı üzerine bize bir fikir verse de burada “duman” metaforunun beyazlık/siyahlık, kötülük/iyilik, varlık/hiçlik gibi kavramlar üzerinde durmaya imkân sağladığını görmekteyiz. Oyun metninin sahneye aktarılması sırasında “Varlık ve Zaman” ile “Kötülüğün Sıradanlığı” kitaplarından faydalanılmadığı bu nedenle sahnelemede çeşitli fırsatların kaçırıldığı görülmektedir.  “Eller” imgesi de burada ilk kez kullanılacaktır  “Varlık ve Zaman” kitabına göre eller hem bütünün parçası olan bir araçtır hem de bütünün temsilcisidir. O nedenle “eller” kişi hakkında önemli bir veri sayılmaktadır.
Yine 1975’e dönülür röportaj başlamak üzeredir. Arendt kendisinin “seçkin filozof” yerine “siyaset teorisyeni” şeklinde tanıtılmasını ister oysa başlarda felsefeyle siyasetin ayrı şeyler olduğunu düşünmüştür ancak gelinen noktada siyasetin etkisini kabul etmiş görülür. İsraillilere hitap eden Arendt, İsrail’in ebediyen tehdit altında olacağını kazanacakları her zaferin kendilerini yalnızlaştıracağını söyler. Ona göre İsrail’in en büyük amacı güvenliği sağlamak olacağından Yahudi kültürünü geliştirmek ikinci plana itilecektir. Arendt yorulduğunda duvardaki bir fotoğrafa gözü ilişir. Fotoğraftakiler: Hannah, Rafael ve Heidegger. 1924’te Korudaki Kulübeyi hatırlar. Hannah ile Heidegger ilk defa tartışmaktadırlar Hannah ilişkinin gizliliğini sorgulamaktadır. İki zaman dilimi arasında bir diğer bağlantı yaşanır yaşlı Hannah genç Hannah’ya mektup uzatır. Heidegger, Alman Üniversitelerinde reform planı üzerinde çalışmaktadır bu nedenle ofisine gelen Hannah ile ilgilenememiştir. Burada ilk defa Heidegger’in Yahudilere bakışı konusunda bir tartışma geçer. Rafael bir Yahudi’dir ve Heidegger onun hakkında konuşurken aslında Yiddish yani Alman Yahudilerini belirten ifadeyi “yid” şeklinde kullanır. Hannah bu ifadeyi bir aşağılama kelimesi olarak algılar. Burada Heidegger hakkında Naziler iktidara gelmeden önce de anti-semitizme eğilimliydi şeklindeki iddiaları hatırlatmada yarar vardır. Heidegger’in Nazilerle ilişkisi konusunda öğrencileri her zaman onun eşi Elfriede’yi suçlarken, Heidegger’in Nazizm’e bağlılığını reddetmişlerdir.
1975 yılına tekrar dönüldüğünde duvardaki fotoğraf hakkında konuşulmaktadır. Ve söz Rafael’e gelir burası düğüm noktasıdır. Hannah onun savaştan önce öldüğünü bilmektedir ancak Descartes üzerine başlayan tartışma sonucu Hannah, Michael’in bilgi eksikliğini anlar. Çünkü Kartezyen ile Descartesyen’i karıştırmıştır. Onun kim olduğu hakkında yeniden şüphelenmeye başlar. Michael çaresiz gerçek kimliğini açıklamak zorunda kalır. Rafael’in oğludur.
Birinci perdede sonunda Arendt, Heidegger ile ilişkilerini tanımlamak için “asimetrik” kelimesini kullanır. Buna göre asimetrik ilişki bir bağımlılık yaratmaktadır. Bağlanan kişi yani Hannah, bağlanılan kişi yani Heidegger’in hatalarını kolaylıkla sindiren, sineye çeken, yaşamının alt-üst olmasına aldırmayan hatta bazen farkında olmayan kişi durumuna düşmektedir. Bağımlılık genelde tek taraflı gibi görünse de Hannah’nın ruhsal doyum, tensel doyum sağladığı söylenilebilir.

İkinci Perdeye Bakış

İkinci Perde, Haziran 1929’da açılır. Hannah ile Heidegger korudaki kulübede sevişmektedirler. Hannah aynı ay doktorasını tamamlar ve Heidegger’e ithaf eder. Nazilerin yükseliş dönemi başlamıştır ve Heidegger bunu heyecanla karşılamaktadır. Onların Yahudi karşıtlığını seçim taktiği olarak görmektedir. Hannah’nın korkusunun yersiz olduğunu söyler ancak Hannah, Almanya’yı terk edecektir. Artık aralarında korkunç bir uçurum vardır. Hannah, Heidegger’in bir diğer öğrencisi Günther Stern ile evlenmeye karar verir. Bu durum Rafael’i sarsar yıllarca aşkına karşılık beklemiş ancak Hannah’dan karşılık görememiştir. Hannah’nın ona durumunu açıklamasına izin vermeden bavulunu toplar ve gider. Burada karşımıza “bavul imgesi” çıkmaktadır. Bavul, sürekli göçebelikle, sürgünle geçen hayatları hatırlatır. Hem sürekli göç etme durumunda kalan dünyanın dört bir yanına yayılan Yahudiler için hem de Yahudi asıllı bir alman olan Rafael için hayal kırıklıklarını, umutsuzluk ve çaresizliklerini hatırlatır. Oyundaki natüralist sahneleme anlayışı  “çekiç” imgesinde olduğu gibi “bavul” imgesini de gözümüzden kaçırır çünkü sahnede zaten çok fazla ayrıntı vardır bu seyircinin imgeler üstünde düşünmesini zorlaştırmaktadır.
Yeniden 1975 yılı Hannah, Michael’ın Rafael’in oğlu olduğunu öğrenmiştir. Rafael, üç ay önce ölmüştür. Michael, babasına en son 1929’da gördüğümüz bavulu getirir ve Hannah’ya gösterir. Hannah, Siyonist kongre için malzeme toplamaya çalışırken tutuklanmış, evi aranmış Rafael’den gelen mektuplara ulaşan Gestapo, Hannah aracılığıyla Rafael’e ulaşmış ona işkence yapmış ve Rafael çaresiz Almanya’dan kaçmak zorunda kalmıştır. Hannah, Rafael’e yazdığı ancak veremediği mektubu Michael’a okutur. Böylece kardeşi olarak gördüğü Rafael’e yanlış bir şey yapmadığını kanıtlamak istemektedir.
Michael ile Hannah tartışmaya başlarlar, Michael Alman Yahudilerinin Almanya tutkusunu eleştirir. İsrail’e göç eden alman Yahudileri, alman kültürünü korumaya devam etmektedirler. İsrail’de bu kişilerle alay edildiğini vurgulanmaktadır. İsrailliler alman kültürü ve Nazi kâbusu arasında ayrım yapmakta zorlanmakta soykırım sırasında Yahudilerin yaşadıkları acı olayların sorumluluğu Alman halkına ve kültürüne yüklenmektedir. Sonraki sahnede Hannah korkuyla 28 Şubat 1933 gününü hatırlamaktadır. Heidegger, sahnede meşhur “rektörlük konuşması” nı yapmaktadır.
Rafael’in doktorası gecikmiştir ve Hannah mektupta bunun sorumlusunu Heidegger’e sorar. Ancak cevap alamaz. Nazilerin etkisi daha da artmıştır. Aynı yıl Hitler iktidara gelir.
Savaş sonrası 1950 de Hannah ve Heidegger kulübede yeniden buluşurlar. Heidegger 61,Hannah ise 44 yaşındadır. Heidegger ders vermeyeli 5 yıl olmuştur, Nazilerle işbirliği yapmasını Yahudi profesörleri üniversiteden kovmasını Rektör olarak yasalara uymak zorundaydım, şeklinde cevaplar, tıpkı Eichmann’ın yasalara uymak zorundaydım dediği gibi. Heidegger bu konuşmada Nasyonal Sosyalizmin Naziler tarafından iç hakikati ve yüceliğinin yok edildiğini savunmaktadır. Vicdanının temiz olduğunu söyler. Çünkü o kullanılmıştır. Özür dilemeyi reddeder. Hitlerin öncelikle özür dilemesi gereken kişi olduğunu vurgular. Oyundaki zamanlar arası bağlantı son sahnede bir kez daha yaşanır, genç Hannah sigarayla belirir ve yaşlı Hannah’ya yaklaşır. Sigara paketini uzatıp, yakar. Yaşlı Hannah tutkuyla bir nefes çeker omuz omuza birlikte içerler. Oyun böylece sona erer.

KAYNAKÇA
LİEBRECHT, Savyon (2009), The Banality of Love, (Çev: Tarık Günersel)
ARENDT,  Hannah  (2010),  Kötülüğün Sıradanlığı,  Adolf Eichmann Kudüs’te, (Çev: Özge Çelik), Metis Yayınları: İstanbul.
ERDEM, Haluk  (2010), Hannah Arendt’in Eichmann Üzerine Düşünceleri, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 9 (2010 Bahar)
COHEN, Richard (2010), The Banality of Love, The Washington Post http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2010/05/10/AR2010051003693.html
 ASA, Rubi (2011), Sanatın Güncesi Aşkta ve savaşta: Felsefe, http://www.salom.com.tr/news/detail/21436-Askta-ve-savasta-Felsefe.aspx
ROCKMORE, Tom (2011) Heidegger’in Nazizmi, Kant ve Dasein Üzerine Tom Rockmore (Çeviri: Metin Bal)

Hazırlayan: Okan Bozlağan



[1] http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2010/05/10/AR2010051003693.html Richard Cohen, The banality of love, The Washington Post(çeviri: Serdar Başçetin’e aittir)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder