Aşkın
Sıradanlığı Üzerine
Giriş
Almanya
doğumlu Yahudi yazar, Savyon Liebrecht'in yazdığı gerçek bir aşk hikâyesinin
konu alındığı “Aşkın Sıradanlığı” isimli oyun Martin Heidegger ile Hannah
Arendt’in ilişkilerini felsefe, siyaset ve romantizm boyutlarıyla düşünmemize
yardımcı olmaktadır.
Henüz
on sekiz yaşında genç bir Alman Yahudi’si olan Hannah Arendt‘in Martin
Heidegger ile olan ilişkisi 1924 yılında Magdeburg Üniversitesi felsefe
bölümünde başlamıştır. Hannah için gençlik yıllarında dünya henüz
belirsizlikler ve muammalarla dolu bir yerdir. Bu muammalardan biri de,
kafasını hep karıştıran Yahudi kimliğiydi ancak ailesinin Yahudiliğe bakışı
aşırı laikti. Arendt henüz 7 yaşındayken hem babasını hem de dedesini
kaybetmişti. Bu nedenle çocukluğundan beri kendini kayıp, kimsesiz ve korumasız
hissediyor; ancak her zaman cesur bir görünüm sergilemeye de özen gösteriyordu.
Arendt
ile tanıştığında otuz beş yaşında olan Heidegger, önceleri teolojiyle ilgi
duymuş uzun süre Cizvit manastırında kalmış ardından varlık felsefesiyle
ilgilenmişti. Henüz profesör olmuş olan Heidegger, felsefe dünyasında bomba
etkisi yaratacak “Varlık ve Zaman” adlı eseri üzerine çalışıyordu. Heidegger
ile Arendt 1924 yılından başlayarak Arendt’in yaşamını yitirdiği 1975 yılına
kadar görüşmüş hem romantik bir aşk, hem bir dostluk, hem öğrenci-öğretmen, hem
de koruyan-korunan ilişkisi kurmuşlardı.
Bu
iki büyük düşünürün izinde, iki perdelik “Aşkın Sıradanlığı” oyunu Hannah
Arendt’in Eichmann Davasını ele aldığı “Kötülüğün Sıradanlığı” kitabına hem bir
gönderme niteliği taşımaktadır. Hem de 1933’ten itibaren Nazi Almanya’sının yükselişine
ve çöküşüne tanıklık ederek, felsefe ve insan ilişkilerine dair “aşk” “kötülük”
“körü körüne” lik “özne-nesne ilişkisi” “asimetrik ilişki” üzerine düşünmemizi
sağlamaktadır.
Birinci Perdeye Bakış
Oyun
Kasım 1975’te başlar. Hannah Arendt yeni kalp krizi geçirmiştir. Yorgundur,
dinlenmesi gerekmektedir. Doktorun yasaklamasına rağmen sigaradan
vazgeçememiştir. Bir taraftan İsrailli
genç öğrenciyi beklemektedir bu önemlidir çünkü röportajı İsrail’de onun
“Eichmann Kudüs'te” kitabına uygulanan boykotun kaldırılması için bir fırsat
olarak görmektedir. İsraillilerin soykırım nedeniyle suçladıkları Eichmann,
Arendt’e göre, sadece bir yarbaydı, ne yaptığını, sonuçlarının ne olacağını
fark edememişti. Arendt, Kötülüğün kaynağını bireyde değil totaliter rejimde
arıyordu. Bu görüşlerini İsraillilerle paylaşmak istiyordu.
Röportaj
öncesi tek bildiği şey ise Martin Heidegger ile ilgili konuşmak istemediğidir. “Kalbimi
sınayacak değilim” sözünün ardından Hannah 1924 yılını hatırlar, korudaki
patikaya bisikletle gitmektedir. Oyunda Kasım 1975 yılından Kasım 1924 yılına
“döner sahne” kullanılarak geçiş yapılır. Döner sahne kullanımı dramaturjik
açıdan mekânı işlevsel kılsa da sahnenin yavaş dönmesi birbirine bağlı cümleler
arasında kopukluk yaratması olumsuz bir özellik olarak yansımaktadır. Bu
geçişler esnasında yaşlı Hannah, genç Hannah ile üç kez bağlantı kurar, birinde
bir çay fincanı uzatır diğerinde bir mektup verir ve en son sahnede genç ve
yaşlı Hannah birlikte sigara içerler. Sahnelemede “pencere” önemli bir motif
olarak kullanılmıştır. Bir taraftan
dekor olarak kullanılmış diğer yandan Arendt’in dünyasından olayların nasıl
algılandığını göstermiştir. Ancak Arendt’i oynayan oyuncunun performansı
bekleneni verememekte sürekli repliklerini hatırlamaya çalıştığı görüntüsünü
vermekte bu da iletisini Arendt üzerinden kuran oyunu zayıf düşürmektedir.
Oyuna döndüğümüzde sahnede, genç Hannah’nın arkadaşı Rafael’e ait kulübeyi
öğretmeni Heidegger ziyaret edecektir. Rafael, Heidegger ile Hannah arasındaki yakınlaşmanın
farkındadır. Rafael’e göre Profesör ’un gözü Hannah’dan başkasını
görmemektedir. Kulübeye de sırf onu görmek için gelmiştir. Sadece Heidegger
değil, Rafael’de Hannah’ya ilgi duymaktadır, ona “aşkım” şeklinde hitap etmekte
ondan karşılık beklemektedir ancak bu sırada Hannah ile Heidegger’in “aşk” ı
alevlenmektedir. Heidegger’in sorularının merkezi Rafael ile Hannah’nın
ilişkisinin boyutu üzerinedir. Hannah’nın
Rafael ile “İyi arkadaşız” sözü
Heidegger’i cesaretlendirir. Bu sahnede karşımıza çıkan “çekiç imgesi” Heidegger’in
“Varlık ve Zaman” kitabında özne-nesne ilişkisini anlatmakta kullanılmaktadır.
Buna göre bir nesne olan çekiç tek başına bir işe yaramamakta anlam
kazanabilmesi için bir özneye mesela bir çiviye ihtiyaç duymaktadır. Oyunda
iki kez kullanılan “çekiç imgesi” Heidegger’in
Nazi ideolojisinin öznesine Arendt’in ise Heidegger için “aşk”ın nesnesine
dönüşmesini yankılamaktadır.
Oyunda
yeniden Kasım 1975’e dönülür. İsrailli
öğrenci Michael Ben-Shaked, Hannah ile röportaj yapmak üzere gelir. Hannah onu
tanır gibi olur, zihni karışmıştır, şüphelenmiştir. Ona Mossad ajanı olup
olmadığını sorar. Michael ona otuz yaşında olduğunu, felsefe doktorası
yaptığını söyler, kusursuz İngilizcesini de İngiltere’de lise eğitimine
borçludur. Hannah evli olup olmadığını sorduğunda bir aylık bir erkek çocuğunun
olduğunu isminin Rafi olduğunu söyler. Tahmin edileceği üzere Rafael isminin
kısaltmasıdır bu ve daha sonra babasının ismini verdiği anlaşılacaktır.
Michael, Barbara Tuchman’ın, Heidegger’in durumuyla Eichmann’ın durumunu
karşılaştırmasını dile getirir. Hannah’nın Heidegger’e olan “körü körüne”
bağlılığını sorgular. Bu sorgulamanın sadece Michael tarafından yapıldığını
söyleyemeyiz, tartışma bugün de devam etmektedir. Buna göre, Heidegger bir
Nazi’dir, kendi isteğiyle Nazilere katılmıştır, Yahudi kökeni vurgulanan Arendt
ise Heidegger ile ilişkisini sürdürmüş, onu her daim korumuştur. Buradan
bakıldığında Michael sanki bu görüşün temsilcisi gibi görünmektedir. The
Washington Post yazarı Richard Cohen bu konuda benzer görüş öne sürer: “Arendt'in
gözü Heidegger aşkı ile kör olmuştu, öyle ki onu aklamak için, onun kötülüğünü
ve yanlışlarını örtebilmek için “Kötülüğün Sıradanlığı” kavramını ortaya attı.”[1]
Tartışmanın
ardından oyunda sahne bir kere daha döner. Hannah yine uzaklara dalmıştır. İki
zaman dilimi arasında bağlantı burada ilk kez kurulur, Heidegger’in çay
istediği sahnede yaşlı Hannah, Kasım 1975’ten Kasım 1924’e genç Hannah’ya
aradığı fincanı pencereden uzatır. Bu sahneden itibaren Heidegger ile Hannah
arasındaki ilişki öğrenci-öğretmen ilişkisinin bir adım ötesindedir. Bundan
sonra mektuplaşmaya başlarlar. Tekrar Kasım 1975’e gelinir ve Michael ile Hannah
tartışmaya girerler. Michael’ın Heidegger ‘i Eichman gibi Nazi olarak
nitelendirmesine karşı çıkar, ona göre o dahi, parlak bir düşünürdür ve
Nazilere hizmet etmemiş ama onlar tarafından sömürülmüştür.
Ropörtaj
öncesinde 16 Kasım 1975 tarihli mektup gelir bu mektubu alan Hannah
heyecanlanır zira Heidegger’den gelmiştir. Heidegger ondan “Varlık ve Zaman”
eserinin Amerika’da yayınlanması için alıcı bulmasını istemektedir. Mektubun
sonu yıllar geçse de aynı şekilde noktalanır “Senin M.” Yaşlı Hannah yine aynı
şekilde sonlanan 14 Şubat 1925 tarihli mektubun geldiği zamanı hatırlar.
Rafael, Hamursuz Bayramı için yola çıkacaktır. Hannah ise Martin ile buluşacaktır,
üzerine çok şık bir kıyafet giymiştir ve tavşan pişirmektedir. Tavşan, Yahudi
inancına göre koşer değildir yani yenilmesi yasaktır. Bu buluşmada Hannah ilk
defa sigara tüttürecektir. Sigara kullanımı Arendt’in bu alışkanlığının ne
zaman başladığı üzerine bize bir fikir verse de burada “duman” metaforunun beyazlık/siyahlık,
kötülük/iyilik, varlık/hiçlik gibi kavramlar üzerinde durmaya imkân sağladığını
görmekteyiz. Oyun metninin sahneye aktarılması sırasında “Varlık ve Zaman” ile
“Kötülüğün Sıradanlığı” kitaplarından faydalanılmadığı bu nedenle sahnelemede
çeşitli fırsatların kaçırıldığı görülmektedir. “Eller” imgesi de burada ilk kez
kullanılacaktır “Varlık ve Zaman”
kitabına göre eller hem bütünün parçası olan bir araçtır hem de bütünün temsilcisidir.
O nedenle “eller” kişi hakkında önemli bir veri sayılmaktadır.
Yine
1975’e dönülür röportaj başlamak üzeredir. Arendt kendisinin “seçkin filozof”
yerine “siyaset teorisyeni” şeklinde tanıtılmasını ister oysa başlarda
felsefeyle siyasetin ayrı şeyler olduğunu düşünmüştür ancak gelinen noktada
siyasetin etkisini kabul etmiş görülür. İsraillilere hitap eden Arendt,
İsrail’in ebediyen tehdit altında olacağını kazanacakları her zaferin
kendilerini yalnızlaştıracağını söyler. Ona göre İsrail’in en büyük amacı
güvenliği sağlamak olacağından Yahudi kültürünü geliştirmek ikinci plana
itilecektir. Arendt yorulduğunda duvardaki bir fotoğrafa gözü ilişir.
Fotoğraftakiler: Hannah, Rafael ve Heidegger. 1924’te Korudaki Kulübeyi
hatırlar. Hannah ile Heidegger ilk defa tartışmaktadırlar Hannah ilişkinin
gizliliğini sorgulamaktadır. İki zaman dilimi arasında bir diğer bağlantı
yaşanır yaşlı Hannah genç Hannah’ya mektup uzatır. Heidegger, Alman
Üniversitelerinde reform planı üzerinde çalışmaktadır bu nedenle ofisine gelen
Hannah ile ilgilenememiştir. Burada ilk defa Heidegger’in Yahudilere bakışı
konusunda bir tartışma geçer. Rafael bir Yahudi’dir ve Heidegger onun hakkında
konuşurken aslında Yiddish yani Alman Yahudilerini belirten ifadeyi “yid”
şeklinde kullanır. Hannah bu ifadeyi bir aşağılama kelimesi olarak algılar.
Burada Heidegger hakkında Naziler iktidara gelmeden önce de anti-semitizme
eğilimliydi şeklindeki iddiaları hatırlatmada yarar vardır. Heidegger’in
Nazilerle ilişkisi konusunda öğrencileri her zaman onun eşi Elfriede’yi
suçlarken, Heidegger’in Nazizm’e bağlılığını reddetmişlerdir.
1975
yılına tekrar dönüldüğünde duvardaki fotoğraf hakkında konuşulmaktadır. Ve söz
Rafael’e gelir burası düğüm noktasıdır. Hannah onun savaştan önce öldüğünü
bilmektedir ancak Descartes üzerine başlayan tartışma sonucu Hannah, Michael’in
bilgi eksikliğini anlar. Çünkü Kartezyen ile Descartesyen’i karıştırmıştır.
Onun kim olduğu hakkında yeniden şüphelenmeye başlar. Michael çaresiz gerçek
kimliğini açıklamak zorunda kalır. Rafael’in oğludur.
Birinci
perdede sonunda Arendt, Heidegger ile ilişkilerini tanımlamak için “asimetrik”
kelimesini kullanır. Buna göre asimetrik ilişki bir bağımlılık yaratmaktadır.
Bağlanan kişi yani Hannah, bağlanılan kişi yani Heidegger’in hatalarını
kolaylıkla sindiren, sineye çeken, yaşamının alt-üst olmasına aldırmayan hatta
bazen farkında olmayan kişi durumuna düşmektedir. Bağımlılık genelde tek
taraflı gibi görünse de Hannah’nın ruhsal doyum, tensel doyum sağladığı söylenilebilir.
İkinci Perdeye Bakış
İkinci
Perde, Haziran 1929’da açılır. Hannah ile Heidegger korudaki kulübede
sevişmektedirler. Hannah aynı ay doktorasını tamamlar ve Heidegger’e ithaf
eder. Nazilerin yükseliş dönemi başlamıştır ve Heidegger bunu heyecanla
karşılamaktadır. Onların Yahudi karşıtlığını seçim taktiği olarak görmektedir.
Hannah’nın korkusunun yersiz olduğunu söyler ancak Hannah, Almanya’yı terk
edecektir. Artık aralarında korkunç bir uçurum vardır. Hannah, Heidegger’in bir
diğer öğrencisi Günther Stern ile evlenmeye karar verir. Bu durum Rafael’i
sarsar yıllarca aşkına karşılık beklemiş ancak Hannah’dan karşılık
görememiştir. Hannah’nın ona durumunu açıklamasına izin vermeden bavulunu
toplar ve gider. Burada karşımıza “bavul imgesi” çıkmaktadır. Bavul, sürekli
göçebelikle, sürgünle geçen hayatları hatırlatır. Hem sürekli göç etme
durumunda kalan dünyanın dört bir yanına yayılan Yahudiler için hem de Yahudi
asıllı bir alman olan Rafael için hayal kırıklıklarını, umutsuzluk ve
çaresizliklerini hatırlatır. Oyundaki natüralist sahneleme anlayışı “çekiç” imgesinde olduğu gibi “bavul”
imgesini de gözümüzden kaçırır çünkü sahnede zaten çok fazla ayrıntı vardır bu
seyircinin imgeler üstünde düşünmesini zorlaştırmaktadır.
Yeniden
1975 yılı Hannah, Michael’ın Rafael’in oğlu olduğunu öğrenmiştir. Rafael, üç ay
önce ölmüştür. Michael, babasına en son 1929’da gördüğümüz bavulu getirir ve Hannah’ya
gösterir. Hannah, Siyonist kongre için malzeme toplamaya çalışırken
tutuklanmış, evi aranmış Rafael’den gelen mektuplara ulaşan Gestapo, Hannah
aracılığıyla Rafael’e ulaşmış ona işkence yapmış ve Rafael çaresiz Almanya’dan
kaçmak zorunda kalmıştır. Hannah, Rafael’e yazdığı ancak veremediği mektubu
Michael’a okutur. Böylece kardeşi olarak gördüğü Rafael’e yanlış bir şey
yapmadığını kanıtlamak istemektedir.
Michael
ile Hannah tartışmaya başlarlar, Michael Alman Yahudilerinin Almanya tutkusunu
eleştirir. İsrail’e göç eden alman Yahudileri, alman kültürünü korumaya devam
etmektedirler. İsrail’de bu kişilerle alay edildiğini vurgulanmaktadır. İsrailliler
alman kültürü ve Nazi kâbusu arasında ayrım yapmakta zorlanmakta soykırım sırasında
Yahudilerin yaşadıkları acı olayların sorumluluğu Alman halkına ve kültürüne
yüklenmektedir. Sonraki sahnede Hannah korkuyla 28 Şubat 1933 gününü
hatırlamaktadır. Heidegger, sahnede meşhur “rektörlük konuşması” nı
yapmaktadır.
Rafael’in
doktorası gecikmiştir ve Hannah mektupta bunun sorumlusunu Heidegger’e sorar.
Ancak cevap alamaz. Nazilerin etkisi daha da artmıştır. Aynı yıl Hitler
iktidara gelir.
Savaş
sonrası 1950 de Hannah ve Heidegger kulübede yeniden buluşurlar. Heidegger
61,Hannah ise 44 yaşındadır. Heidegger ders vermeyeli 5 yıl olmuştur, Nazilerle
işbirliği yapmasını Yahudi profesörleri üniversiteden kovmasını Rektör olarak
yasalara uymak zorundaydım, şeklinde cevaplar, tıpkı Eichmann’ın yasalara uymak
zorundaydım dediği gibi. Heidegger bu konuşmada Nasyonal Sosyalizmin Naziler
tarafından iç hakikati ve yüceliğinin yok edildiğini savunmaktadır. Vicdanının
temiz olduğunu söyler. Çünkü o kullanılmıştır. Özür dilemeyi reddeder. Hitlerin
öncelikle özür dilemesi gereken kişi olduğunu vurgular. Oyundaki zamanlar arası
bağlantı son sahnede bir kez daha yaşanır, genç Hannah sigarayla belirir ve
yaşlı Hannah’ya yaklaşır. Sigara paketini uzatıp, yakar. Yaşlı Hannah tutkuyla
bir nefes çeker omuz omuza birlikte içerler. Oyun böylece sona erer.
KAYNAKÇA
LİEBRECHT, Savyon (2009), The Banality of Love,
(Çev: Tarık Günersel)
ARENDT,
Hannah (2010), Kötülüğün Sıradanlığı, Adolf Eichmann Kudüs’te, (Çev: Özge Çelik),
Metis Yayınları: İstanbul.
ERDEM, Haluk (2010), Hannah Arendt’in Eichmann Üzerine
Düşünceleri, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 9 (2010 Bahar)
COHEN, Richard (2010),
The Banality of Love, The Washington Post
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2010/05/10/AR2010051003693.html
ASA, Rubi (2011), Sanatın Güncesi Aşkta ve
savaşta: Felsefe, http://www.salom.com.tr/news/detail/21436-Askta-ve-savasta-Felsefe.aspx
ROCKMORE, Tom (2011)
Heidegger’in Nazizmi, Kant ve Dasein Üzerine Tom Rockmore (Çeviri: Metin Bal)
Hazırlayan: Okan Bozlağan
[1]
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2010/05/10/AR2010051003693.html
Richard Cohen, The banality of love, The Washington Post(çeviri: Serdar
Başçetin’e aittir)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder